Anne dediğimizde yüreğimin nasıl paramparça olduğunu sadece ben iyi bilirim.Bu ülke ne yoksulluklar,ne ezilmişlikler,ne hırpalanmışlıklar ve ne düşmanlar gördü.Türk milleti hepsinden de galip gelmesini iyi bildi.
        Bizlerde 40 m2 lik minnacık evimizde 6 erkek kardeş  bir arada,birbirimize saygılı,olumlu,kanaatkar ve kendi işini kendi yapan bireyler olarak yetiştik.En önemli özelliğimiz,asla harama el uzatmadık,kimsenin malına göz dikmedik,hep helal yoldan kazandık .Babacağımızın kıt kanaat kazandığı parayı,gene büyük hassasiyetle yetiştirmeye çalışan garip anam.Daha 14 ünde gelin olmuş,görücü usulü,anasız babasız olunca gelin etmişler köyden alelacele.Neyse ki babam asla üzmemiş.Babam dini bütün dürüst insandı,ağzından küfür asla duymadım.Mutahassıp bir aile olarak büyüdük gittik.Annem 6 kardeşimin çamaşırlarını yıkardı,birde ücretli bazı komşuların çamaşırlarına yardım ederdi.Mekanı cennet olsun,iyi insandı .Zehraydı anamın ismi,tüm mahallenin anasıydı,duaları çok güçlüydü,hatta bedduasını alanda yanardı.Bu küçk evde akşam olunca yer yatakları serilir,herkes eline ders kitabını alır dersine çalışırdı,nerdeydi öyle özel odalar,cep telefonları,bilgisayarlar,spor ayakkabılar yoktu.Abim naylon ayakkabısını bir ağacın altına saklamış,yenisini alsınlar diye,bir dayak yedi,sakladığı yerden aldı geldi.
        Annem bir teneke sobanın başına cücüklerini toplayan tavuk misali,kahvaltı ettirirdi.Kahvaltımız çay,yeşil zeytin,bir tane ceviz ve çökelek olurdu.Bunun yanında teneke sobanın kapağının ucunda maşa üzerinde ekmek kızartır,üzerine sanayağı sürer bizlere ikram ederdi.Soframız yer sofrasıydı,büyük sini altına konulan kasnakla yükseltilirdi,cevizlerimizi hep sininin altına saklardık,birileri götürmesin diye.Öğle yemeğimizde mutlaka hazır olurdu,ilk tabağı mutlaka komşulara ben taşırdım.Onlardan da bize gelirdi.Komşuluk ilişkileri son derece iyiydi,Kimse komşusuna ihanet etmezdi,her kapıda kimin oturduğu,hangi havluda kimlerin yaşadığını herkes bilirdi.Komşu kızlarının namusu hepimizden sorulurdu,sokaktan 2 defa geçen sorgulanırdı,kimin kızına asıldığını öğrenir,cezalandırırdık.
        İkindi vakti,sokağa ağ kurulur,ortaya 1 kasa gazoz gelir yada 1 kilo bandırma gelir voleybol oynardık,az ileride de tarlada futbol müsabakaları yapılırdı.Kavga olsa bile on dakikada barışılırdı.Huzur ortamı vardı,herkes mutluydu,çek senet kredi kartı yoktu,ortalık güven kokardı,herkes kazandığı kadar yemesini bilirdi.
        Ya şimdi bir cucina,kimse birbirini tanımza,herkes düşman,kardeşler ayrı baş,babasını öldüren,anasını kesen,kardeşini vuran,bir apartmanda yüzlerce insan,kim kimdir bilen yok,kredi kartlarıyla geleceğini harcamış bir sürü zavallı.
ABDULLAH KENDİR
EĞİTİM KOÇU/EĞİTİM YÖNETİCİSİ/KÖŞE YAZARI/KOLEKSİYONCU/RADYO PROGRAMCISI