Sosyal medyanın sokak röportajlarına bayılıyorum.
Çok ilginç yorumlar yapılıyor.
Kaçırmadan izlemeye çalışıyorum.
Öyle anlar yaşatıyor ki insana!
Çoğunlukla güldürse de, bazen birileri öyle bir anlatıyor ki;
Ağzın açık dinlersin.
Televizyon dünyasının tartışma proğramlarında ki figürlere nal toplatır.
İşte öyle bir adam yaklaşık 3 ay önce girdi sosyal medyadan hayatımıza…
Bir günde meşhur oldu.
İbrahim Ufuk Kaynak.
Sosyal medyayı fethetti desem yalan olmaz.
İktidarı destekleyici açıklamaları milyonlarca izlendi.
Hiç alışık olmadığımız bir dil ve üsluba sahip.
Bağırıp- çağırmıyor..
Hakaret etmiyor, küfür etmiyor…
Gayet kibar.
Belli ki Avrupa kültürü ile yoğrulmuş bir zat.
Bunu kendisi de itiraf ediyor, ama;
Aynı zamanda Osmanlı kültürü ile yetiştirilmiş bir akademisyen.
Ama Anavatandan bağlarını hiç bir zaman koparmadığı da çok belli.
Ağzı laf yapıyor gibi basit bir cümle kurmayacağım.
Ağzı laf yapan çok siyasetçi var ama etkileyici değil.
Bu adam başka bir dil kullanıyor.
Apolitik bir kişilik olup, sade, sıradan bir vatandaş gibi konuşup gerek ekonomi, gerek siyasi, gerek tarih, gerek gelecek, gerek Osmanlı İmparatorluğu, gerek Türkiye Cumhuriyeti, gerek Avrupa ve gerekse dünya üzerine kurduğu yine sıra dışı cümleler ve anlatımlarla, özellikle iktidar yanlısı vatandaşın gönlünü fethediyor.
İktidar yanlısı ne kadar YouTuber, internet tv ve televizyon varsa bu adam baş köşede 3 aydır…
Her açıklaması milyonlarca beğeni onbinlerce yorum alıyor.
Hem de yaşanan onca ekonomik krize rağmen…
Krize rağmen diyorum çünkü;
Yaşanan kriz, kurşun yağmuru gibi gelen zamlar, iktidar yanlısı vatandaşın bike kafasında soru işareti oluştururken, 3 ay önce tesadüfen çıkagelen bu adam soru işaretlerini kaldırdığı gibi, bir çok Millet İttifakını destekleyen vatandaşı bile ikna ettiğini okudum binlerce yorum arasında.
Farklı bir bakış açısı ve dil kullanan İbrahim Ufuk Kaynak iktidarın kötü gidişatını yavaşlattı desem yalan olmaz.
Ak Parti’nin kurucuları ve Cumhurbaşkanının kendisi dahil, partinin amaç ve hedeflerini, kinse onun gibi anlatmıyor, ya da anlatamıyor.
Ekonomik krizi neden ve nasıl yaşadığımızı, ya da krizin kimler tarafından neden yaşatıldığını o kadar etkili kelimeler ve cümleler ile anlatıyor ki, dinleyene akıl tutulması yaşatıyor.
İnsan o an kendini sorgulamadan edemiyor.
Muhalefeti çok kibar dille eleştiriyor.
Anlattıklarının bir çoğuna katılmamak mümkün değil!
Eğer onu dinleyip tüm kesimler iktidara destek verip bu zorlu süreçte yanında olursa çok yakın gelecekte Türkiye dünyanın en süper gücü haline gelecek.
Bunu o kadar etkili cümlelerle anlatıyor ki, aslında parti kursa iktidar olur.
En sihirli cümleleri, paranın sahipleri, küresel güçler ve siyasetin uluslararası stratejisi…
Ama işin en ilginç yanı muhalefet kanadından hiç kimse; yani ne gazeteci, ne siyasetçi, ne bürokrat, ne tarihçi, ne de siyaset bilimci biri çıkıpta “sen hangi ülkeyi anlatıyorsun? Nesin? Kimsin? Yalan söylüyorsun, sallıyorsun, atıyorsun” demiş değil.
Yani ne yalanlayan var, ne cevap veren var, ne de karşısına çıkıp tartışan var.
Ya da görmezden geliniyor.
Görmezden geliniyor ise durum vahim!
Anlı şanlı gazetecilerin kimleri tv ekranlarına çıkarttığını düşününce soru işareti takılıyor insanın kafasına…
Durum böyle olunca, insan ‘Allah Allah, gerçekten böyle mi’ demekten kendini alamıyor.
Açık söyleyeyim adamın hemen hemen bütün proğramlarını tarafsız bir gazeteci olarak izledim, dinledim.
30 yıldır koruduğum tarafsız ilkemi kaybetmek üzereyim.
Biri çıkıp ya yalanlasın, ya da toplu halde ilhak olalım.
